Uluslararası Savaş Suçları Araştırma Mahkemesi (USSAM) tarafından düzenlenen çevrim içi konferansta, bölgesel ve küresel güvenlik ile insan hakları bağlamında önemli değerlendirmeler yapıldı. Konferans, tarım ve biyoçeşitlilikten, siyasi ve sosyal meselelere kadar geniş bir perspektifte ele alındı.
Prof. Dr. İnanç Özgen, İsrail’in Türkiye ve özellikle Güneydoğu Anadolu coğrafyasını tarım ve biyoçeşitlilik alanlarında stratejik olarak kullandığını belirtti. Özgen, İsrailli araştırmacıların Diyarbakır’daki Hilar Mağaraları’ndan topladığı genotip örneklerini örnek göstererek, bölgeyi “sizi sizden daha iyi bilenler” olarak tanımladı. Tarımın stratejik bir silaha dönüştüğünü vurgulayan Özgen, özellikle Golan Tepeleri’nde toplanan su kaynakları ve genetiği değiştirilmiş tohumlarla tarımın kontrol altına alındığını söyledi. Türkiye’nin biyoçeşitlilikte ilerleme kaydetmekle birlikte halen eksik kaldığını, küresel krizler ve biyolojik tehditlerin de gündemde olduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Kerem Karabulut ise İslam dünyasının temel sorunlarının cehalet, yoksulluk ve hastalık olduğunu ifade etti. İslam coğrafyasındaki mezhepçilik ve bölünmelerin Batı ve İsrail’in bölgedeki hakimiyetini kolaylaştırdığını vurguladı. Karabulut, İslam dünyasının bilim ve teknolojiye yatırım yapmadan kalkınamayacağını belirterek, Türkiye’nin Karabağ savaşındaki İHA ve SİHA teknolojisi başarısını örnek gösterdi. Konuşmasını, Aşura Günü’nün direniş ve birlik sembolü olduğuna dikkat çekerek tamamladı.
Prof. Dr. Qaffar Çahmaklı, Gazze’de İsrail’in işlediği eylemleri açık bir savaş suçu olarak nitelendirirken, Karabağ tecrübesinin geç kalınmış bir mücadele olduğunu belirtti. Siyonizmin gelecekte Türkiye’yi hedefleyebileceğini ve Türkiye’nin bu konuda belirleyici güç olduğunu söyledi. İsrail’in bölgede uzun vadeli varlığının tartışmalı olduğunu, bazı Rus analistlerin Yahudilerin Rusya’ya göç ettirilme ihtimalini değerlendirdiğini aktardı. Ayrıca, Müslüman dünyasındaki bölünmelerin tarihsel yanlışlara dayandığını ve bu hatalardan ders çıkarılması gerektiğini ifade etti.
Uluslararası Ehli Beyt Derneği Başkanı Cesim Zeydanlı, Gazze’de yaşananları güncel bir Kerbela vakası olarak değerlendirerek, Müslümanların fert düzeyinde cihat ve boykot sorumluluğu olduğunu belirtti. İsrail ürünlerinden uzak durmanın iman ve vicdan meselesi olduğunu vurguladı.
Anayasa bilimci Av. Süleyman Akdemir, Gazze’de yaşananları soykırım ve katliam olarak tanımladı. İslam ülkelerinin harekete geçememesinin büyük bir eksiklik olduğunu, yeni bir anayasa bilim dalının oluşturulması gerektiğini söyledi. Uluslararası hukuk düzeninin çöküşte olduğunu belirten Akdemir, USSAM’ın kurulması için siyasi iradenin şart olduğunu ifade etti.
Av. Sümeyye Aydoğdu, İsrail’in Filistin’de uyguladığı saldırıların uluslararası hukuku ihlal ettiğini, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin sessiz kalmasının adalet krizini derinleştirdiğini belirtti. Türkiye’nin diplomatik söylemlerinin güçlü ancak yaptırımlarının yetersiz kaldığını söyledi. Ayrıca, hukukun İslam ülkeleri aleyhine bir silah olarak kullanıldığını ve hukuki mücadelelerin sürmesi gerektiğini vurguladı.
Av. Uğur Faruk Tüzün ise İsrail’in Gazze’de beyaz fosfor bombası kullandığını, bu silahın kimyasal sayılmamasının lobi faaliyetleriyle sağlandığını aktardı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin işlevsizliğine dikkat çekti, Türkiye’ye ait bir hastanenin İsrail tarafından bombalanmasının savaş suçu olduğunu ve bunun hem ulusal hem uluslararası hukukta takipçisi olunacağını açıkladı.
Sosyolog Elif Lale Kırcaoğlu, Gazze’de yaşanan trajedilerin artık insanlığın kolektif vicdanını kaybetmeye başladığını söyledi. Kadınlar ve çocukların en fazla zarar gören gruplar olduğunu vurguladı ve İslam dünyasının suskunluğunu eleştirdi.
TİNGADER Genel Başkanı Mehmet Ali Çelik, USSAM Mahkemeleri’nin emperyalizme, Siyonizme ve hukuksuzluğa karşı bir hukuki kale olduğunu belirtti. Türkiye’nin caydırıcı güç olması gerektiğini, USSAM’ın ilk davasının Netanyahu hakkında açılması gerektiğini söyledi.
Türkiye Yerel Gazeteciler Derneği Başkanı Kenan Akçağanoğlu, İsrail’in medya manipülasyonuyla gerçek ölü sayılarını gizlediğini, yerel basının bu dezenformasyona karşı aktif rol alması gerektiğini vurguladı.
Konferansta konuşan tüm katılımcılar, adaletin sağlanması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle güçlenme, birlik, somut yaptırımlar ve hukuki mücadelelerin önemini bir kez daha dile getirdi. USSAM’ın kurulması ve aktif çalışması, bölge ve dünya barışının tesisi açısından kritik olarak değerlendirildi.